22 Ekim 2012 Pazartesi

MERCEDES-BENZ FASHION WEEK RUSYA 2012


  İstanbul Fashion Week yankıları devam ede dursun, dünyada moda haftaları büyük bir hızla devam ediyor.
 
 18-22 Ekim 2012 tarihleri arasında sürecek olan Mercedes-Benz sponsorluğundaki defile bu sefer de Rusya'da. Rus tasarımcıların İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonları modaseverlerle buluşuyor. 4 gündür takıp ettiğim Rusya Moda Haftası'nda podyumda yerini alan tasarımlar tabii ki detaylarda farklılık yaratıyor fakat genel olarak New York- Londra- Milano ve Paris moda haftalarındaki akımı, kumaşlarda kullanılan materyali- özellikle deri detayları- renkleri burada da görüyoruz. Öte yandan Rus tasarımcıların koleksiyonlarındaki çılgınlıkları- aksesuar, renk ve modellerdeki-  göz ardı etmemiz mümkün değil! Şimdi sizlerle Rus tasarımcıların koleksiyonlarından gözüme takılan detayları paylaşmak istiyorum.


18/10/2012

Basharatyan V

Bohema

Marina Makaron

Slava Zaitsev

Zarina





19/10/2012


 

Belarus Fashion Week Collective



Bessarion



 

ROAD





20/10/2012



Giles



Maria Golubeva



Goga Nikabadze


Tatiana Parfionova


Yana Gataullina










17 Ekim 2012 Çarşamba

IFW'E KATILAN TEK HAUTE COUTURE TAKI DEFİLESİNİN TASARIMCISI DENİZ KAPROL'LE SAMİMİ BİR RÖPORTAJ

 
"MÜCEVHERİN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ, DÜNYADA EŞSİZ OLABİLMESİDİR"


  IFW defileleri süresince sizlerle podyumda koleksiyonlarıyla yer alan tasarımcıları an be an paylaştım. Modaseverler ve tasarımcılar için çok keyifli bir o kadar da yorucu olan haftayı geride bıraktığımızda koleksiyonları daha dikkatli ve detaylı inceleme fırsatı buluyoruz.

 Detaylarıyla hem koleksiyonunu hem de kendisini daha yakından tanımak için Türkiye'nin ilk haute couture takı tasarımcısı ve aynı zamanda da markası olmayı başaran Deniz Kaprol'un kapısını çaldım! =)  Deniz Kaprol'le yaptığım röportajda "YAŞAMIN ŞİFRESİ" koleksiyonundan, IFW gözlemlerinden, kendi markasının geleceğinden, hayallerinden ve bundan sonraki hedeflerinden bahsettiğimiz bu keyifli sohbeti sizlerle paylaşmaktan büyük bir keyif duyuyorum...




İ.B. : Öncelike çok yoğun bir koşuşturmacanın hemen ardından röportaj isteğimi çok sıcak karşıladığınız ve beni ağırladığınız için çok teşekkür ederim.  İsterseniz kısaca Deniz Kaprol kaç senedir bizlerle, markanın oluşum süreci ve kat ettiği yollardan kısaca bahsedelim?  

D.K. : Eğitimimi, New York’ta Fashion Institute of Technology de Kadın Giyim üzerine tamamladım. Aynı zamanda Jewellery Design üzerine derslerde aldım, Amerika Birleşik Devletleri’nde önde gelen firmalarda tasarımcı olarak çalıştım. Türkiye’ye döndükten sonra yine ülkenin en büyük firmalarında (Boyner, Goldaş gibi) tasarımcı-marka yöneticisi olarak görev aldım. Yurt içi ve yurt dışında pek çok moda seminerine, eğitim programlarına eğitmen olarak katıldım. Deniz Kaprol adıyla uzun yıllardır trend analizleri yaparak, yerli-yabancı şirketlere danışmanlık hizmeti verdim. Pek çok dergi ve internet sitelerine takı ve aksesuar trendleri üzerine uzun yıllar yazılar yazdım ve birçok dergiye de moda editörlüğü yaptım. Moda Tasarımcıları Derneği’nin kurulduğu yıldan itibaren bugüne kadar Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürüttüm ve İstanbul Teknik Üniversitesi / Fashion Institute of Technology Moda Tasarım Fakültesi’nde Öğretim Görevlisi olarak görev yapıyorum ve Türkiye Hazır Giyim ve Moda Federasyonunda YK Başkan yardımcısı olarak görev yaptım. 16 yıldır bu sektörde çalışıyorum, markamın kuruluşu da 7 yıl öncesine dayanıyor. Sanırım sürekli çalışmak, kendinizi iyi tanımak, aynı çizgide eskimeden devam etmek en önemli sebeplerden bir tanesi.  Yaratıcılığımı da sürekli olarak beslemeye çalışıyorum, kendimi yenilemek için oldukça çaba sarf ediyorum.
Dkaprol firmasını ise 2004 yılında kurdum. 2010 yılında ise merkezi Teşvikiye’ye taşıdık. Kurulduğumuz  ilk günden beri de takı ve aksesuar tasarımı konusunda öncü olmayı hedefledik. Dünyada ilk defa hazır giyim fuarında, çok büyük markalarla aynı podyuma çıkarak 2 tane takı defilesi gerçekleştirdik. Bu benim için çok önemliydi. Defileler Fashion tv, Fransız ve İtalyan basınında geniş yankı buldu. Türkiyede de çok olumlu geri dönüşler aldık. Bunlar benim için çok önemli. En keyiflisi ise belki de 2011 yılında “En İyi Aksesuar Tasarımcısı” ödülünü Işık Üniversitesinden, tamamen oylamayla almış olmamdı. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.

İ.B. : Ne kadar mutluluk verici ve etkileyici bir süreç! Geçirmiş olduğunuz 16 yıllık sürece bakıldığında, "gerçekten" istediğiniz şeyin peşinden büyük bir istikrarla gitmenin verdiği haklı başarı görülmekte. Peki bu kadar önemli firmalarla çalışmanın ardından kendi markanızı yaratmaya nasıl karar verdiniz?

D.K. : Ben aslında 50-60 yıllık kökeni olan tekstilci bir aileden geliyorum. Ailem her zaman bu yaratıcı sürecin içindeydi. Üniversiteyi de Amerika'da okudum, tasarım üzerine. Mücevher ile ilgim daha o yıllarda başladı denilebilir. Malzeme olarak kumaş ya da iplik yerine, objeleri çok sevdim ben her zaman. Taşlara olan ilgim ile bu merak birleşince, mücevher tasarımı yapmaya başladım. Taşlar ve maden ile oynamayı çok seviyorum. Mücevherin en büyük özelliği, dünyada eşsiz olabilmesidir. Aynı zamanda da kalıcı bir objedir, nesilden nesile aktarabilirsiniz. Zaman ilerledikçe de değeri artar. Öyle bir tasarım yaparsınız ki, bu dünyada eşsiz bir hale gelebilir. Mücevher tasarımcılığının en çok ilgimi çeken yönü bu oldu. Bunu diğer sektörlerde yakalamak pek mümkün değil açıkçası. 7 yıl önce kuruldu bu marka. Ama küçüklüğümden beri böyle bir hayalim vardı. Kendi tarzımı ortaya koymak, kendime özgü algıladıklarımı ve gördüklerimi diğer insanlara gerek görsel, gerekse yazılı olarak anlatmak istiyordum hep. Bunu gerçekleştirmek için, bir çok öğenin aynı anda olması gerekiyordu. Bunların bir araya gelmesi için biraz beklemek gerekti, bu kesin. Zaten planlanmamış ve uzun süre kurgulanmamış hiçbirşey sağlam temellere oturamaz ve uzun soluklu olamaz. Bende markanın içeriğini, logosunu, duruşunu uzun yıllar tasarlayarak ve karar vererek ilerledim. Bir anda olmuş bir şey değil bu. En önemlisi, ilk başta kurgulamış olduğunuz tarzınızın aynı kalmasına dikkat etmek. Güncelleyerek elbette. Yoksa eski olan bir şeyi kimse istemez ve takip etmez.

İ.B. : Bu anlattıklarınızdan yola çıkarak markalaşmayı başarmış ilk Türk takı tasarımcısı olmanın geçirdiğiniz süreçteki avantajları, sorumlulukları ve ya zorlukları neler?

D.K. : Dezavantajı bir çok şeyi ilk siz yaptığınızda anlaşılmanız biraz zaman alıyor. Avantajı ise, sektörde ve tasarım  dünyasında çok özel bir konuma sahip olmanız. Sizi uzman olarak kabul etmeye başlıyorlar bir süre sonra.

İ.B. : Takı tasarımcısı olmak isteyen, bu konuda eğitimini almış ve nereden başlayacağını bilemeyen yeni tasarımcılara ilk ne önerirsiniz? İlk adım nasıl olmalı sizce?
D.K. : Ne yapmak istediğini bilmek ve bunun eğitimini almak en önemli unsur. Özgün ve yaratıcı olmak ilk hedefleri olmalı. Kendinizi tasarımcı olarak, yaratıcılık anlamında ortaya koymalısınız bence. Daha sonra ürüne, fiyat aralığına, tarzına ve müşteri kitlesine karar vermeleri gerekiyor. Bir tasarımcının sektörde ki duruşu çok önemli. O duruştan asla taviz vermemek gerekir. Tüm bu kriterleri doğru kurguladıktan sonra da, ürünlerini pazarlayabilecekleri doğru satış noktalarını bulmaları gerekiyor.

İ.B. : Türkiye’de kendi  markasını yaratmak sizce zor mu? Ya da artık daha mı kolay? Bir çok genç tasarımcı var.  Aynı zamanda genç tasarımcıların tasarımlarını barındıran karma butikler açılıyor. Bir tasarımcı için deneyimlemesi  gereken bir süreç var mıdır?
D.K. : Aslında her tasarımcının kendine özgü yaşaması gereken süreçler var. Genel süreçlere bakacak olursak da, tüm röportajı okumaları yeterli JJ

İ.B. : Kesinlikle!J  Bence çoğu tasarımcıya ya da kendi markasını yaratmak isteyen bir çok kişiye ışık tutacak çok önemli bilgiler verdiniz.
Bu arada bildiğiniz gibi dört büyük moda şehrinde (New York- Londra- Milano- Paris) düzenlenen moda haftaları daha yeni bitti. Sizce İstanbul’un bu dört moda şehrinin beşinci ayağı olması için neler gerekir? Sizce ileride bir gün bu gerçekleşir mi?
D.K. : Hazır giyim sektörü ilk defa kendi ülkesinde, kendini anlatmak için bir platforma sahip oldu. Var olmanın bir parçası da kendini gösterebilmekle ilgili. Bu sektörde yer alan tüm tasarımcılar ve markalar, modanın içinde yer aldıklarını, tasarım gücüne sahip olduklarını ilk defa bu organizasyonda gerçek anlamda gösterebildiler. Daha doğrusu Türk modasını tanımlayabildik diyebiliriz. Diğer bir önemi ise, uluslararası platformlarda, gerek basın gerekse sektörel olarak ülkede yer alan sektörde ki herkes kendini ifade edebildi. Bu çok önemlidir, çünkü yıllardır varolan ve başarılı olan hazır giyim sektörü şu anda tek bir çatı altında, organizasyonel anlamda en doğru şekilde ilerliyor. Dolayısıyla, bir gün İstanbul'un da beşinci moda şehri olacağına inanıyorum.

İ.B. : Açıkçası bu sektörde farklı bir konumda da olsa yer almaktan inanılmaz büyük bir keyif alan biri olarak benim de inancım ve isteğim bu doğrultuda. O zaman kısaca sıcağı sıcağına yeni biten İstanbul Fashion Week’ten bahsedelim. Sizce IFW’in yurtdışında yansımaları oluyor mu?
D.K. : IFW'in ilk günkü organizasyonuyla şimdi ki organizasyonu arasında çok büyük farklar var. İlk önce isminden bile başlayabilirz eğer bu farklılıkları saymak da gerekirse. Ulusal ve yabancı basın anlamında çok ciddi bir farkındalığa sahip artık. Türkiye'de yer alan modanın  ve onun kapsadığı tasarımcıları ve markaları daha doğru bir şekilde temsil edebildiğini düşünüyorum. Her geçen yıl, mesajlarını daha net ve doğru bir şekilde veriyor. Uluslararası moda takvimine girmiş olması da bizim için çok önemli. Artık yurtdışı ve yurtiçinde moda sektöründe olan herkes tarafından takip ediliyor. Organizasyon anlamında olan eksikliklerinden her sene ders alarak ve daha doğruya ilerleyerek devam ediyor. Bence bu müthiş bir başarı.

İ.B. : IFW’teki defilenize geçecek olursak, koleksiyonu nasıl tanımlarsınız? Koleksiyonda vurgulamak istediğiniz detaylar neler?
D.K. : “Code Of Life/Yaşamın Şifresi” adlı defilemde, ölümden doğuma süregelen ters bir yolculuğa çıkıyorum aslında; yaşamın özü DNA’dan yola çıkarak tasarladığım takılarımı sergiliyorum. Ölümü irdeleyip, ölümden sonrasına yaşamın şifreleri DNA’lar aracılığıyla yanıt arıyorum diyebiliriz. Sondan başa doğru ilerleyen “tersten defile”mde; varlığı ve ölümü anlamak için bu şifreleri çözmeye odaklanıyorum. Yok oluş ve varoluşa dair soruların, DNA’larda saklı yanıtlarını bulmak için ölümden doğuma süregelen ters bir yolculuğa çıkıyorum ve yolculuğun sonunda, yaşamın şifrelerinin tüm gizemlerine hakim olarak yeniden diriliyor ve “Size anlatmak için geri döndüm.” diyorum.







İ.B. : Defilenizi izlerken gerçekten bu temayı aldık, bu doğrultuda hazırlanan kareografi ile bizleri büyülediniz. Peki bu koleksiyonun hikayesi var mı? İzlerken bize vermek istediğiniz o his neydi?
D.K. : DNA'lardan ve genetik kodlardan yola çıkarak tasarladım tüm takıları. Tüm sarmalları ve geometrik şekilleri kullandım. Kolye, küpe, bileklik ve yüzük olarak ürünler modern bir tarza sahip. Takıların hepsinde Swarovski taşlar kullanıldı. Özellikle Swarovski'nin yeni ürettiği pırlanta görünümüne ve kesimine sahip özel ve daha önce hiç kullanılmamış taşlar kullanıldı. Taşlar DNA'yı anlatmak için kullanılan renklerden seçildi. Daha çok kırmızı, beyaz, siyah, sarı ve mor renkler hakim. Koleksiyonun kendi içinde çok değişik bir feminenliği ve mesafesi var. En çok sevdiğim tarafı da bu. Yaşamın şifreleri aslında DNA'lar olduğu için, tasarımlarımda bunlardan esinlendim. Yansımaları bu şekilde bakarsanız, çok rahat görebilirsiniz.





İ.B. : Koleksiyonu bitirdiğiniz anda yeni bir heyecan, yeni tasarımlar yapma duygusu oluyor mu? Bizler yepyeni koleksiyonu seyrettiğimiz an sizin bütün odak noktanız bir diğer koleksiyon muydu? Yoksa anı yaşayıp keyfini çıkardıktan sonra mı bir diğerine geçiyorsunuz?
D.K. : Siz yepyeni koleksiyonu seyrettiğiniz an, ben bir diğerine geçiyorum J… Şimdi ki koleksiyonun keyfine varıyorum, sonuna dek yaşıyorum ama biz tasarımcıları hep yeni heyecanlar diri tutar. Yeni adrenalin arayışları, bizi bir sonrakine götürüyor..

İ.B. : Bu biraz bizlere haksızlık olmuyor mu!?J  Bu keyifli sohbeti sonlandırırken son olarak ileride yapmayı hedeflediğiniz projeleriniz var mı, varsa neler? Kısaca onlardan bahsedebilir misiniz?
D.K. : DKaprol markası olarak, tüm Türkiye 'e ulaşabilmek için, www.dkaprol.com sitemizden satışa başlıyoruz. İnternet satışı bizim için çok önemli, çok değer veriyoruz. Bizim ürünlerimizi almak isteyenler bu siteyi ziyaret edebilirler, hatta bize ulaşmak isterlerse, bu siteden de ulaşabilirler. Şu anda birkaç farklı proje üzerinde de çalışıyoruz. İleride daha değişik sürprizlerimiz olacak. Özellikle de bu sene perakende de büyümek için yatırımlar yapıyor olacağız.

İ.B. : Bu samimi röportaj için çok teşekkür ediyorum, yeni projelerinizle tekrar birarada olmayı
diliyorum.








12 Ekim 2012 Cuma

GELECEKTE ADINI ÇOK SIK DUYACAĞIMIZ GENÇ TASARIMCI DUYGU ŞAHİN'İN "P.M." KOLEKSİYONU

 Büyük bir heyecanla sizinle paylaşmak istediğim koleksiyon, genç ve başarılı tasarımcı Duygu Şahin'in "P.M." koleksiyonu!  Fakat öncelikle biraz Duygu Şahin'den bahsetmek isterim.

 Boğaziçi Üniversitesi İşletme ardından da George Washington University International Business gibi oldukça başarılı bir eğitim süresinin bitiminde bu doğrultuda atılan kurumsal kariyer adımları... Bir anda asıl yapmak istediği şeyin "tasarım" ve "moda" ile ilgili olduğunu farkedip tekrar eğitim hayatına döner ve bu kez yolu Central Saint Martins ardından da İMA'ya düşer. Fashion Folio ve Photography and Styling programlarını bitirdikten sonra tekrar kurumsal hayatla yolu kesişir ama bu kez artık modaya dahildir! Vogue Türkiye Pazarlama Uzmanı olarak başladığı kurumsal kariyerinde sağlam adımlar atarak zaman içinde Vogue Türkiye Projeler ekibine dahil olmuştur. Hepinizin bildiği Vogue Türkiye'nin düzenlediği Fashion's Night Out gibi büyük moda organizasyonlarını ya da Vogue Türkiye'nin sponsorluklarını tasarlayan, projelendiren ekibin bir üyesidir. Kurumsal kariyerindeki bu ilerleyiş Duygu Şahin'in "kendi koleksiyonlarını" tasarlamasına hiç bir zaman mani olmadı. Bu zaman zarfında kendi adını verdiği markasını oluşturdu, koleksiyonlarını tasarladı ve bizlerle paylaştı. O, şimdi artık bir moda tasarımcısı ve freelance proje editörü. Gelecekte adını çok sık duyacağımız Duygu Şahin'in en son koleksiyonu "P.M."e artık göz atmanın vakti geldi ;)


  Koleksiyonla ilgili sorduğum"Adı neden "P.M.?" sorumun cevabı; "Akşamüstü ve gece giyilen ilk koleksiyonum olduğu için P.M. olması kulağıma çok güzel geldi. İlk defa tasarladığım akşamüstü ve gece kıyafetleri koleksiyonum ile tasarımlarımı paylaşacak olmam beni çok heyecanlandırıyor" oldu. Koleksiyondaki ürünleri incelediğimde ürünlerle ne kadar örtüşen bir isim olduğuna hak verdim :)

 Koleksiyonun teması "Masal ve gerçeğin birleşimi". Tasarımcının bu hikaye üzerinden çıktığı yolda fotoğraflarda ilustrasyon kullanmak istemiş olması da fotoğraf çekimlerini çok farklı kılıyor. Tıpkı bir masal romanı izliyor ya da okuyor hissi aldığınız ilustrasyonları da bizzat Duygu Şahin çizmiş! Çizimlerde ateş, kobra, flamingo, çiçek, kartal, uçurtma, el ve ayaklara vurulan pranga ile fotoğraflardaki modelin ayna görünümlü yansıması kullanılmış. "Bu tamamen gerçeğin çizgiyi taklit etmesi! Koleksiyonumda masal ve gerçeği buluşturdum çünkü bence koleksiyonum çok masalsı" sözleriyle devam ediyor başarılı tasarımcı.










 Koleksiyonun renk kartelasına baktığımızda beyaz ve siyahın çokça kullanıldığını aralarda ise mavi tonlarının kullanılmış olduğunu görmekteyiz. Transparan ve dantel detaylarla romantik ve masalsı dünyasına bizleri çeken Duygu Şahin'e bu güzel fotoğraflarda İstanbul Fashion Week defilelerinden aşina olduğumuz model Ezgi Bozkurt eşlik etmiş. Burak Bulut Yıldırım tarafından çekilen fotoğraflarda saç tasarımı ve makyaj Açelya Atmaca'ya ait.







 Bu masalsı koleksiyonun detaylarını görmek için http://www.duygusahin.com.tr sitesini ziyaret edebilir, koleksiyondaki romantik, masalsı bir o kadar da feminen parçalara sahip olmak için duygu@duygusahin.com.tr adresinden talep edebilirsiniz. 

İSTANBUL FASHION WEEK'TE ÜÇÜNCÜ GÜN!

KISA KISA:


  • IFW'te üçüncü gün yine hızlı başladı. Podyumda ilk yerini alan koleksiyon İpek Tohumcu'nun ki oldu. Tasarımcı koleksiyonunda Osmanlı motiflerini kullanmış. Beyaz, yeşil tonları, mavi, sarı, bordo, toprak tonları, gri, mor, fuşya ve siyah rengin oldukça fazla kullanıldığı koleksiyonda dore işlemeler, dantel ve dantel görünümli baskılar, tafta ve organza kumaşlar göze çarpan detaylar.

  • Aslı Güler'in ‘ŞEHRİN ROMANTİZMİ" adlı koleksiyonunda kadınsı vurgular; sade ve yalın hatlarla belirtilmiş. Koleksiyonda çiçek desenleri ve tığ işi dantel işlemeler öne çıkan detaylardan biri.  Ayrıca ipek kumaşların da kullanıldığını görüyoruz. Ayrıca peplum etekler tasarımcının İlkbaha/Yaz 2013 koleksiyonunda yerini alan bir diğer detay. Aslı Güler koleksiyonunda soft renklerin- açık mavi, açık pembe, beyaz-yanı sıra neon renkleri ve siyah rengi de kullanmış. Aksesuarlarda ise Breo’nun neon dijital saatleri, çantaları ve kulaklıkları kullnılarak koleksiyona ayrı bir renk katılmış.

  • IFW'deki üçüncü defile Karma 2 defilesiyle devam etti. Podyumda yerini alan ilk tasarımcı Selim Baklacı oldu. Işıltının öne çıktığı koleksiyonda ipek ve pamuk da belirgin bir şekilde kullanılmış. Beyaz rengin ana renk olduğu koleksiyonda özellikle zümrüt yeşili el işçiliği ile saçak detaylar uygulanmış, ışıltılı pantolonlar büyük bir beğeni topladı. Toprak tonları, siyah, mavi tonlarının da yer aldığı koleksiyonda unisex giysilerde bulunmaktadır. Nil Kandemir koleksiyonuna baktığımızda ise; romantik biz koleksiyonla karşılaşıyoruz. Sorf pembe, somon ve nude renklerin kullanıldğı koleksiyon bizi tamamen bir hayal dünyasına çekiyor. Sanki bir tüy kadar hafif, sanki bir bulut gibi elleyince kaybolan... Transparan ipek gömlekler, şifon etek uçları, kullanılan drapeler, hacim kazandıran pliseler... o kadar ince düşünülmüş ki tasarımcının kurduğu hayal dünyasının içine dalıp gidiveriyorsunuz.. Nil Karademir'in kurduğu pamuk dünyasından çıkıp Selma State'in "DUALITY" temalı fonda Grease müziklerinin çaldığı eğlenceli, kıpır kıpır defilesine geçiyoruz. Koleksiyonda ilk göze çarpan detay şapkalar oluyor. Koleksiyonda fistık yeşili, somon, toprak renkleri, fildişi, dore renkleri kullanılmış. Tafta kumaşlardan tasarlanan volumlu Grease elbiseleri izleyenlerin içini açtı. Kumaşlarda taftanın yanı sıra ipek kullanımı da gözlerden kaçmadı.

  • Moda dünyasının merakla beklediği bir diğer tasarımcı "TRANS" isimli koleksiyonuyla Hatice Gökçe oldu. Koleksiyonunda iddialı detaylara yer veren tasarımcı rahatlık ve sadeliği birleştirerek mükemmel bir uyum ortaya çıkarmış. Kullandığı renk kartelasına baktığmızda sarı tonlarını, beyaz, gri, toprak tonlarını, nude tonlarını, koyu yeşili görmekteyiz. Koleksiyonun en çarpıcı detayı pantolon, şal, triko ve ceketlere uygulanan kılıç desen baskısı oldu. Kullandığı yün, ipek ve pamuk karışımı kumaşlarla aksesuar olarak yine kılıç ve gürs gibi metal parçalarla kombinlemiş. Tüm izleyenlerce çok beğenilen Hatice Gökçe İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyon parçaları şimdiden sahip olunmak istenenler listesine girdi!

  • Günün en merakla beklenen tasarımcılardan biri de hiç şüphesiz Soul by Özgür Masur İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonuydu. Beklentileri boşa çıkarmayan Özgür Masur izleyen herkesi bir kez daha hayran bıraktı. İpek kumaşın bolca kullanıldığı koleksiyonda renkler yaz renklerinden seçilmiş; limon sarısı, alev kırmızısı, zümrüt yeşili ve siyah beyaz ile kombinlenerek muhteşem tasarımlar ortaya çıkalımış. Kadın vücüdunu saran, oldukça feminen bir görünümün yanı sıra rahat hatlarla da seksiliği yakalamış. Gömlek, pantolon ve eteklere uygulanan çiçek ve sanatsal desenler kombin ve renklerle ahenk içerisinde. Elbiselere uygulanan transparan detayı oldukça iddialı. Özgür Masur İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunda yer alan bir diğer detay ise renkli derileri kullanması.

11 Ekim 2012 Perşembe

İSTANBUL FASHION WEEK'TE İKİNCİ GÜN!

KISA KISA:

  • IFW hızla devam ederken, ikinci gün açılış defilesi Niyazi Erdoğan İlkbahar/Yaz 2013 erkek koleksiyonu ile başladı. Plaj giyimi ağırlıklı olan koleksiyonda rahatlık ön planda. Desenli gömlekler, şortlar ve mayolarda canlı renkler kullanılırken, ayakkabı tercihi ise koleksiyona uygun olarak espadrillerden yana olmuş.

  • Günün ikinci defilesi, New York Fashion Institute of Technology’de eğitim alan, haute couture takı ve aksesuar konusunda Türkiye’nin ilk tasarımcı markası olmayı başaran Deniz Kaprol'ün "YAŞAMIN ŞİFRESİ" başlıklı defile oldu. Ayrıca IFW'e katılan tek takı defilesi yine Deniz Kaprol'e ait! Davetiyesi üzerinde yer alan "Ölümden doğuma süegelen ters bir yolculuğa çıktım, yolculuk sona erdiğinde bir plasenta da DNA'ların tüm gizemlerine hakim olarak varolacağım. Ölümden sonra tekrar dirildim. Beni dinleyin, görün ve anlayın. Size anlatmak için geri döndüm" metni oldukça dikkat çekiciydi! Koleksiyonun hikayesi; DNA’dan yola çıkarak tersine bir yaşam yolcuğunundan esinlenilerek varlık ve ölüm olgularını anlamak için bu şifreleri çözmeye odaklanıyor. Defilede ölümden doğuma olan süreç, izleyenlere bir yolculuk gibi sunuldu.

  • Merak edilen bir diğer tasarımcı ise bu yıl ikinci solo defilesiyle karşımıza çıkan Nihan Buruk oldu. Tasarımlarını beğendiğim ve sıkça takip ettiğim Nihan Buruk'un "YENİ DÜNYA" adını verdiği İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunda beyazın hakimiyeti söz konusuydu. "Doğanın insanoğlu tarafından katledilmesi” temalı koleksiyon izleyiciler tarafından oldukça beğeni topladı! Ayrıca Türkiye'de bir ilke imza atan Nihan Buruk, REDD’in canlı performansı eşliğinde koleksiyonunun tanıtımını gerçekleştirdi. Bu yüzden ayrı bir tebriği hak ediyor bence!! Tamamen doğal malzemelerden üretilen koleksiyon parçalarından en dikkat çekici detay, aksesuarlara, pantolonların yanlarına, elbiselerin ön cephesine ve bluzların yaka kısmına uyguladığı siyah diş formları oldu. Beyaz ceketler ve büstiyerlerle tamamlanan pantolon ve ya eteklerde beyaz üzerine siyah çizgili desenleri tercih etmiş. Abiyelerde ise yine beyaz renk kullanılmış. Abiye koleksiyonunda öne çıkan detaylar; vücudu tamamen saran, bel bölgesine kalıp gibi oturan büstiyer formlu balık elbiseler ile omuzlara ve bel bölgesine uygulanan değişik formlarla mini elbiseler, alışılmış postürün dışına çıkarılmış.

  • Nihan Buruk defilesinin ardından Erol Albayrak'ın "LA DOLCE VITA" koleksiyonu podyumda yerini aldı. Hayattan zevk almayı vurgulayan koleksiyonda sıcacık Akdeniz esintilerinin ve renklerinin kullanıldığını görüyoruz. "Mona Lisa" ve "İnci Küpeli Kız" portrelerinden esinlenen tasarımcı koleksiyonundaki parçaların bir kısmına bu iki baskıyı uyarlamış. Ayrıca çizgi, geometrik ve çiçek desenlerini de sıkça görmekteyiz. Organza, tafta ve ipek kumaşların kullanıldığı koleksiyonda istridye rengi, kırmızı, gri, zümrüt yeşili, mavi, sarı ve toprak tonları koleksiyonda kullanılan renklerin en belirgin olanları. Siyah üzerine dore işlemeler ve dore pantolonlar da koleksiyonda yer alan bir diğer detay. İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonuna deri grubuna da yer veren Erol Albayrak etek, pantolon ve ceketten oluşan oldukça seksi, vucuda tamamen oturan formda tasarımlar gerçekleştirmiş. Özellikle abiyelerde tek tek el işçiliği ile işlenmiş payetli balık formundaki elbiseleri ve taşlı mini elbiseleri göze hemen çarpan detaylar arasında. Ayrıca vücuda bir struktür kazandıran büstiyerler Erol Albayrak'ın defilesinde de öne çıkan parçalardan biri olmuş. İlk kez mayo koleksiyonunu sunarak bizlerin yorumuna bırakan Erol Albayrak iddiasını burada da ortaya koymuş. Seksi mayoları şimdiden herkesin dilinde! 

  • "Uzakdoğu'lu kadının Zen yolculuğunda kendi ben'ine ulaşması" temasından yola çıkarak "ZEN" koleksiyonunu tasarlayan Simay Bülbül bugün podrumda yerini alan bir diğer tasarımcıydı. Yalın, net ve sade çizgilerin yer aldığı koleksiyonda deri ve süet detaylar ön planda. Ayrıca ipek, şifon ve organze kumaşlara da yer verilen koleksiyonda uzakdoğu motifleriyle özel işleme ve desenleri görmekteyiz. Fakat koleksiyonun en özel ve en çok beğeni toplayan detayı tığ ile el örgüsü deri işlemeler oldu. Simay Bülbül’ün koleksiyonundaki renklerde siyah ve beyazın hakimiyetinin yanı sıra taba, mavi, yeşil ve mercan tonlarını da görmekteyiz. Kemerlerde materyal olarak gold kullanılmış.

  • Spor tasarımların yaratıcısı Özlem Kaya İlkbahar/Yaz 2013, podyumda yerini alan bir diğer koleksiyondu. Her zaman günün her saati rahatlıkla giyilebilen spor kıyafetler tasarlayan Özlem Kaya, bu koleksiyonu ile bir kez daha beğenileri topladı. Özlem Kaya koleksiyonunda dikkat çeken renkler beyaz, açık mavi, fuşya ve siyah oldu. Elbiselerin V yaka dekoltelerine ve etek uçlarına uyarladığı detay ile kapitone mont ve pantolonlar hayranlık uyandırdı.

  • Mehtap Elaidi İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonu ile içimizi açtı! Adeta bir bahar havası estirdi!  Koleksiyonunda rahatlık ön planda. Vintage çiçek baskılı kumaşlar, bedene oturan detaylar, uzun etek ve elbiseler göze çarpan en belirgin detaylar. "İstanbul'da turist olma hali" koleksiyonunun teması.  Koleksiyondaki renklerin hepsi canlı; kırmızı, yeşil, mavi, somon rengi, güneş sarısı. Mehtap Elaidi bu canlı renkleri beyaz ile kombinlemiş ve materyal olarak altını kullanmış.

  • Coca Cola ile işbirliği içinde tasarlanan Studio Kaprol by Coke Design defilesi günün en son defilesiydi. "PRIDE AND GLORY OF THE REBELLION" isimli koleksiyon oldukça genç, net ama detayların öne çıktığı bir görümün ön planda. Koleksiyonun renk kartelası çok geniş; beyaz, taş rengi dediğimiz griler, petrol mavisi, turuncu, bordo ve haki...  Kumaşlarda ise organze ve ipek kullanılan Studio Kaprol by Coke Design dinamik bir koleksiyon olmuş.

10 Ekim 2012 Çarşamba

İSTANBUL FASHION WEEK'TE BİRİNCİ GÜN!

 KISA KISA:


Hafta başında sizlerle paylaştığım gibi İstanbul Fashion Week dün itibariyle başladı! Türk tasarımcıları için ayrı bir heyecanı olan İstanbul Fashion Week ile tasarımcılar, Türk modaseverleriyle İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonlarını paylaşacaklar. Dört gün sürecek olan ve sektördeki herkesin sabırıszlıkla beklediği İstanbul Fashion Week süresince sizlerle tasarımcılar ve koleksiyonları hakkındaki izlenimlerimi paylaşacağım için ben de çok heyecanlıyım :)  

  • İstanbul Fashion Week açılışı Karma 1 defilesi ile başladı. Genç tasarımcı Nihan Peker'in "BEYAZLIK RAPORU "koleksiyonu ilk sırada izlediğimiz defile oldu. Koleksiyona nude ve beyaz tonlar hakimdi. Karma 1 defilesinin ikinci konuğu olan Songül Cabacı "PERSONA" adlı koleksiyonuyla podyumda yerini aldı. Beyaz rengin hakim olduğu koleksiyon, mint yeşili ve limon sarısıyla baharı müjdeliyor. Defilenin son ismi ise Istanbul Fashion Week kapsamında ilk defa defile yapan Ayhan Yetgin "ÖLÜM ÇİZGİSİ" koleksiyonuyla izleyicilerin beğenisini topladı.

  • Karma 1 defilelerinin ardından bu sene ilk defa solo defileyle İstanbul Fashion Week'e katılan Şafak Tokur'un "DENİZ-BAĞLAMA VE ZAMAN" adlı İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunu izledik.  Koleksiyonunu üç temaya bölen tasarımcının ilk teması olan Deniz, koleksiyonuna özgürlüğün ve derinliğin temsilcisi olan mavi tonları hakimdi.  Bağlama koleksiyonunda ise toprak tonları ile daha etnik detayları izledik. Zaman koleksiyonu siyah rengin hakim olduğu bir koleksiyondu.


  • Günseli Türkay'ın İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonuna baktığmızda, ipek kumaşların üzerine uyguladığı hayvan desenleri- özellikle benim favorim serçe baskılı, önü kısa arkası uzun ipek elbise oldu!- öne çıkıyor. Koleksiyon yalın ve sade hatlardan oluşmakta. İpek bluzlar, yüksek belli pantolonlar ve gömlek elbiseler Günseli Türkay'ın koleksiyonundaki göze çarpan parçalar. Renklere gelirsek; mavi, somon, fildişi, açık sarı, beyaz ve toprak tonlarının kullanıldığını görmekteyiz. Koleksiyona uygulanan desenlerin sanat yönetmenliği Karun Tugay ve Murat Tepe tarafından yapıldı.

  • Defilesini bir video şov ile açan Çiğdem Akın'ın "ADA" isimli koleksiyonu izleyenleri bir masal dünyasına çekti. Defile sürprizi olan Cirque de Soleil’in dansçılarından İlhan Karabacak’ın sunduğu şovu ile izleyiciler büyülendi. Çiğdem Akın’ın İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonuna baktığımızda detaylarda renkli derileri görüyoruz. Derinin yanı sıra ipek ve özellikle abiye elbiselerde organza ile dantel kumaşların kullanıldığını da görmekteyiz. Koleksiyonda; deri ve şifon kumaşların birlikte kullanıldığı şortlar ve vurguyu omuzlara çeken ceketler ön planda. Renklerde ise, toprak tonlarının hakimiyeti söz konusu. Gözlerden kaçmayan bir diğer detay ise ayakkabılar! İlk defa Alexander McQueen’in defilesinde gördüğümüz topuksuz topuklu ayakkabılar, tasarımcı Çiğdem Akın'ın defilesinde de kullanılmış.


  • Türkiye’nin yıllardır kalitesinden ödün vermeyen öncü triko markası TRİKO MISIRLI, Avrupa’nın tanınmış haute couture tasarımcısı LA HONG NHUT ile yaptığı işbirliği doğrultusunda İstanbul Fashion Week'teki defilesinde göze çarpan detaylar; kaşmir ve ipek kumaşların birarada kullanılarak sade,yalın hatların hüküm sürdüğü rahat kullanımı amaçlayan tasarımlar olması. Fildişi, siyah, beyaz, petrol yeşili, dore ve vişne renginin kullanıldığı koleksiyonda dantel yine gözlerden kaçmayan bir başka detay oldu. 

  • İstanbul Fashion Week'te en çok merak edilen koleksiyonlardan biri de Dilek Hanif RTW (Ready-to-Wear) koleksiyonuydu, beklentileri de fazlasıyla karşıladığını düşünüyorum! Dilek Hanif İlkbahar/Yaz 2013 RTW koleksiyonuna baktığmızda beyaz, somon, fildişi ve nude gibi soft, romantik tonların hakimiyetini görmekteyiz. Özellikle abiye elbiselerde kullanılan ipek kumaşlar ve elbiselerin üzerinde uygulanan el işçiliği çiçek detayları baharı müjdelerken izleyenleri de sofistike ve elegan dünyasının içine alarak bir kez daha hayran bıraktı. Dilek Hanif, defilenin hemen ardından Pera Palas Hotel'de gerçekleşen kutlama partisinde ise dünya genelinde pek çok tasarımcıya ilham veren ve prestijli çalışmalara imza atan bir stil ikonu olan Minnie Mouse koleksiyonu ile karşımıza çıktı! Minnie Mouse koleksiyonu haute couture bir koleksiyon olup, tamamen kabarık, mini, tafta-organza kumaşların kullanıldığı, el işi işlemelerin sıkça yer aldığı kırmızı tonlarının ve siyah renginden oluşan eğlenceli, bir o kadar da Dilek Hanif tasarımı olduğunu belli eden sofistike kıyafetlerden oluşmakta.

  • İstanbul Fashion Week'te merak edilen bir diğer tasarımcı ise Atıl Kutoğlu idi. Atıl Kutoğlu'nun İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonu izleyenleri kendine hayran bıraktı. Koleksiyonda dikey çizgiler ve geometrik desenlerin çokça hakim olduğu maskülen detayların vurgulandığı; volümlü ve rahat kesim ipek ve şifon gömlekler ile tunikler yer almakta. Transparan tunik ve elbiseler, ipek, saten ve şifon gömleklerin geniş yer aldığı koleksiyonda siyah, beyaz, fildişi, yeşil ve toprak tonları ile kırmızı ve turuncu tonlarını görmekteyiz. Abiye koleksiyonuna bakıldığında; krep, ipek ve şifon kumaşlar üzerine zarif bir şekilde uygulanan payet ve taş işlemelerini görüyoruz. Vücuda tamamen oturan formları tercih eden Atıl Kutoğlu renklerde siyah, fildişi, yeşil tonları, mor ve lila tonlarını tercih etmiş. Atık Kutoğlu'nun özel davetlisi olarak İstanbul'a gelen Tamara Ecclestone ve Jessica Stam'de podyuma çıkarak izleyenlerden alkış topladılar. İzleyen herkes tarafından çok beğenilen Atıl Kutoğlu İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonu güne damgasını vuran tasarımcılardan biri oldu.

8 Ekim 2012 Pazartesi

İSTANBUL'UN MODA HAFTASI BAŞLIYOR!

 Türk tasarımcı ve markaların yerli ve uluslararası platformda tanınmasını sağlayan, moda endüstrisindeki tasarım gücünü artırmak ve sektörde ekonomik büyümenin sağlanmasına destek olmayı amaçlayan İstanbul Fashion Week, 10 Ekim saat 11:00'de Nihan Peker, Songül Cabacı ve Ayhan Yetgin'in karma defilesiyle başlayacak.

 13 Ekim'de Avva'nın defilesiyle bitecek olan İstanbul Fashion Week'te bu sene; Günseli Türkay, Çiğdem Akın, Şafak Tokur, Triko Mısırlı by La Hong Nhut,Dilek Hanif RTW*, Atıl Kutoğlu, Niyazi Erdoğan, Deniz Kaprol, Tween, Nihan Buruk, Erol Albayrak, Simay Bülbül, Özlem Kaya, Mehtap Elaidi, Stüdyo Kaprol, İpek Tohumcu, Aslı Güler, Selim Baklacı, Nil Kandemir, Selma State, Hatice Gökçe, Nejla Güvenç, Soul by Özgür Masur, Tuvana Büyükçınar, adL+Cengiz Abazoğlu, Zeynep Tosun, Jale Hürdoğan, Hakan Akkaya, Gamze Saraçoğlu,
Lug Von Siga (Gül Ağış) ve Elif Cığızoğlu'nun koleksiyonlarını izleyeceğiz.  

 Ana sponsorluğunu Colgate'in üstlendiği organisazyon, Karaköy'de 3 No'lu Antrepo'da (İstanbul Modern yanı) gerçekleşecek. Moda sektöründe çalışan ve modayla ilgilenen herkes nefeslerini tutmuş büyük bir heyecanla İstanbul Fashion Week'i bekliyor. Bu keyifli ve bir solukta bitecek "hızlı" :) haftayı sizler için takip edip koleksiyonlardaki detayları ve gözüme çarpan formları sizlerle paylaşacağım.

Şimdiden herkese keyifli bir hafta dilerim...

5 Ekim 2012 Cuma

PARİS MODA HAFTASI'NDA ELIE SAAB İLKBAHAR/YAZ 2013 RÜZGARI

 Elie Saab'ın dün izlediğimiz defilesi Paris Moda Haftası'ndan rüzgar gibi geçti... Her zaman ipek ve şifon kumaşları kullanan Elie Saab, İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonuna dantelleri de ekleyerek bizi yarattığı büyünün içine çekti.

 Koleksiyonun ilk parçaları günlük kullanım için tasarlanmış, rahat ama bir o kadar da elegan. Koleksiyona baktığımızda mini şortları, kalem etekleri, pantolon, etek uçları kloş elbiseleri ve mini eteklerle kombinlenen  ceketleri ve ipek gömlekleri görmekteyiz. Renkler; kobalt ve okyanus mavisi, fildişi ile detaylara vurgu yapan kontrast renk siyah ve renkli desenli kumaşlar tercih edilmiş.





 Abiye koleksiyonuna geldiğimizde- herkesin en çok merakla beklediği- gece elbiselerinin romantizme bürünen fakat her zaman kendini belli eden feminen vurgularına bir kez daha hayran kalıyoruz. Abiyelerde dantelinin hakimiyeti hüküm sürmekte. Dantel, el işi payetler ve saten kumaşlarla hareketlendirmiş. Renkler de ise; zaman zaman dore taş ve payetlerin işlendiği fildişi rengini, kırmızıyı, siyahı, kobalt mavisini görmekteyiz.






 Aksesurda göze en çok çarpan detay ise, çantalarda kullanılan krokodil derisi! Kobalt mavi, okyanus mavisi, kırmızı ve nude tondaki krokodil çantalar İlkbahar/Yaz 2013 sezonunun favori parçalarından olmaya şimdiden aday! Ayakkabılar yine aynı renklerde, süet ve deri karışımı bilekten bağlı romantizme vurgu yapan ayakkabılar...


4 Ekim 2012 Perşembe

PARİS MODA HAFTASI'NDAKİ TÜRK TASARIMCI: ARZU KAPROL İLKBAHAR/YAZ 2013 KOLEKSİYONU

 Paris Moda Haftası'nın dünkü konuklarından biri de yurtdışında bizi temsil eden başarılı tasarımcılarımızdan olan Arzu Kaprol'dü. Arzu Kaprol İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunun genelinde soft renkler dediğimiz beyazlar, ekrular, açık gri ve vizon tonları hakimdi. Tabii ki kullanılan çiçek desenli kumaşlar, parlak kumaşlar, özellikle gece elbiselerinde kullanılmış kumaşla yapılan püskül formları da gözlerden kaçmadı.




 Koleksiyonda futuristik bir esintiyle karşılaştık. Özellikle basen bölgesine uyarlanan dikiş detayında bunu çok net görmekteyiz. Ayrıca kumaşlar üzerine uygulanan kesikler, paneller ve örgü detaylarıyla da bu etkiyi tamamlamakta. Arzu Kaprol, futuristik temayı kullandığı soft renklerle harmanlayıp romantik bir görünüme kavuşturmayı çok dengeli bir şekilde başarmış.





 Koleksiyonda bir başka göze çarpan detay ise diz altındaki kloş etekler. Organza kumaştan yapılan kloş etek ve minik ceketler mürdüm rengiyle tamamlanmış.



  Koleksiyonda deri detayı Arzu Kaprol İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunda karşımıza çıkan bir başka detay oldu. Tek parça elbiselerde ya da etek ve üst kombinlerde kullanılan derilerde öne çıkan detay üzerlerindeki kesik ve panellerle oluşturulmuş futuristik tema. Koyu tonların tercih edildiği deri ürünler koleksiyonun göze çarpan detaylarından.




 İster gündüz spor bir görünümle, isterseniz de gece şık bir davet ya da yemekte çok rahat kombinlenebilen ve tarzınızı çok net göz önüne serecek olan yine İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonlarında sıkça rastlayacağımız file bluzu Arzu Kaprol defilesinde de görmekteyiz. Siyah, üzeri işlemeli file bluz kesinlikle koleksiyonun favori parçalarından biri!




 Detaylarda benim gibi herkesin gözüne çarpan ve eminim ki herkesin çok beğendiği! koleksiyon ayakkabılarına değinmeden yazımı tamamlamak istemedim! İnce topuk, bilekten bağlı, rugan ayakkabıları, topuk altından çıkan zincir görünümlü detayla birleştirmiş ve ortaya muhteşem tarz bir ayakkabı çıkarmış. Tebrikler Arzu Kaprol...


3 Ekim 2012 Çarşamba

PARİS MODA HAFTASI'NDA MODANIN HAŞARI ÇOCUĞUNUN İMZASI


 Paris Moda Haftası'nda sıcağı sıcağına yepyeni İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonu ile karşımıza çıkan Louis Vuitton... Moda dünyasının haşarı, bir o kadar da modaya yön veren, kendi kişiliğini Louis Vuitton gibi klasik ve çizgisi her zaman belli olan bir markaya muhteşem bir şekilde uyarlayan, tasarımları ve renk kartelasının genişliğini kullanarak markaya canlılık ve bambaşka bir ruh kazandıran Marc Jacobs, bizleri bir kez daha sürprizlerle karşıladı!

 Defilenin yapıldığı alanın kurgusu çok güzel düşünülmüş. Yürüyen merdivenlerden oluşan set, mankenlerin birbiri ardına inişi defileyi akıcı hale getirirken, akıştaki hiç bir kıyafeti kaçırmıyorsunuz.



 Louis Vuitton İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonundaki romantizm geniş kare geometrik desenlerle bütünleştirilmiş. Kıyafetlerde kullanılan geniş kare geometrik desen, sade ve yalın hat kesimli kıyafetlere yoğunlaşmamızı sağlıyor. Koleksiyona baktığımızda etek, elbise ve ceket boylarında maxi ve mini formları bir arada görmekteyiz. Geniş kare geometrik desenin kullanıldığı koleksiyonda mini potikare de unutulmamış. Mini pötikarenin üzerine kontrast canlı bir renkle uygulanan çiçek desenleri yine romantizme bir vurgu yapmakta. Gece için siyah pırıltılı ve siyah & beyaz geniş kare geometrik desenli pırıltılı kumaşlar kullanılmış.




 Renkler cesurca kullanılmış ki Marc Jacobs'tan asla alışılagelmiş bir renk kartelası beklenilemez! Limon sarısı, fıstık yeşili, açık gri ve nude tonlar beyaz ile kombinlenmiş, bunun yanı sıra tabii ki her sezonun vazgeçilmez renkleri beyaz ve siyah tek parçalarda yerlerini almış.

 Akseuarlara bakıldığına; çantalarda yine aynı renklerde uygulanan Damier baskıları görmekteyiz. Geniş kare geometrik desenler de yine çantalar üzerine uygulanmış. Ayakkabılarda ise rugan kullanılmış. Minik ve değişik formlu topuklar ile sivri uçlu burunlar ayakkabıların üzerinde kullanılan fiyonklarla yumuşatılmış. Saçlarda ise yandan kahkül ve yüksek topuzlara uygulanan romantizmin etkisi fiyonklu saç bantlarının bir arada kullanıldığını görmekteyiz.